Kayıtlar

Aralık, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Noh Sanatçısı

Kyoto  Karşımda bir Noh sahnesi. Gösterişli kıyafetleriyle bir Noh performans sanatçısı. Rengarenk yelpazesi, beyaz altın yaldızları sarkan bir tacı, tavus kuşunu andıran bir deseni olan kimonosu. Bir ayindeymişsiniz gibi çıkan sesinin incelen ve kalınlaşan perdesi, yeryüzünün ufuk çizgisinde bir noktayı işaret eder gibi emin şekilde yelpazeyi tutuşu, ileri geri adımlarındaki titreşim ve uyumla chantı söyleyen yerde diz çökmüş tempo tutan, trampet çalan altı kişinin aynı tonda çıkan seslerinin ona katılan sesi. Beyaz noh maskesinin ardından seçilmeyen gözleri ve yelpazeyle işaret ettiği ufuk çizgisine büyük bir ciddiyetle bakışı. Yerden yavaşça kalkışı ve kimonosunun sarkan eteklerini sırtına alıp sol ellerinin intizamıyla uyumlu titreyen bir yürüyüşle sahneden çıkışı. O bir Noh performans sanatçısı. 

Evsizin Örgüsündeki Renkler

Evsizin Örgüsündeki Renkler Gerçek miydi diye bakmıştım, sonra gerçek olduğunu anlamıştım. Kamogawa’nın kıyısında renklere karışmış bir evsizdi gördüğüm. Rengarenkti, bordo ve mor hakimdi renklerine. Beresi mor, eldivenleri bordoydu. Yanında eski bir bisikleti, uzaklara ya da yakınlara taşımak üzere yerleştirdiği evi vardı; bisikletin üstünde bir yığın halini alan eşyalardan oluşan. Üzerinde bir battaniye seriliydi, eşyalarını göremiyordum. Hoş, eşyalarına değil, yalnızca örgülerine bakıyordum ben. Şişleri eline almış, örgü örüyordu. Elleri hızla renklerin arasında gidip geliyor ve ördükçe örüyordu, bir ilmek daha sonra bir ilmek daha. Nasıl bu kadar hızlı ördüğünü, kaç zamandır örgü ördüğünü, bütün bu örgüleri neden ördüğünü, bunları ne yapacağını düşünürken, karşısında dikilip kaldığımı hiç farketmemiştim. Oysaki yanımdan insanlar geçiyordu, ara ara ona baktığım noktanın içine başka vücutlar karışıyor ama o asla  benim görüş alanımdan çıkmıyordu. Gözlerimin onda kilitle

Fazıl Say'ın Ardından

Osaka, Japonya, 26 Kasım 2016 Müziğin,  içinizdeki en iç damarları canlandıran hakiki bir müziğin kendinden geçmek demek olduğunu, piyanodan yükselen seslerin bir bedende resimleşebileceğini, ve sizin o müziği dinlerken ayn zamanda müziğin çizdiği bir başka sanat eserine dönüşen o resme bakacağınızı, dünyanın en büyülü resminin içinden çıkan seslerin sesin sahibine, orkestra şefine, orkestra ekibine, izleyenlere  bir coşku halesi olarak yansıyacağını, bu coşkunun ellerden, parmaklardan, tırnaklardan, ayaklardan dünyaya yayılacağını, bedenin tüm bileşenlerinden yayılan enerjinin ayrı ayrı her noktasında görünür hale geldiğini, bir piyanonun içinde apayrı bir dünya yaratıldığını ve o dünyanın içinde hipnotize etme yeteneği saklı olduğunu ve bu hipnozun etkisinde kalanları kendisine aşık ettiğini, dünyadaki herkesin sınırsız bir sürede tek bir sese kilitlenebileceğini, orkestra şefinin sihirli değneğinin alacağı rotanın piyano, beden ve parmaklar arasındaki bir düzlemden yansıyan a