Ana içeriğe atla



Cinsel Tacizin Mekansızlığı

Işıl Bayraktar 



2018 Haziran ayında ortaya çıkan olaya göre New York Üniversitesi profesörü Avital Ronell, 
öğrencisi Nimrod Reitman tarafından yöneltilen cinsel taciz suçlamasından dolayı inceleme altına alındı.
 Yaz boyu akademisyenler, feministler ve yazarlar bu konuyu tartıştı. 
Konunun tartışıldığı düzlem daha çok feminist birinin cinsel tacizle suçlanması durumunun nasıl 
karşılanacağı üzerineydi. New York Times konuyu “What Happens to #Metoo when a Feminist is the Accused?” 
başlığıyla verdi. Mesele bir de Avital Ronell’in kişiliği, öğrencilerle ilişkileri ve akademik çalışmaları ve
 alandaki yetkinliği göz önüne alınarak onun bunu yapmayacak bir çizgide oluşu üzerinden tartışıldı.


Konu resmin diğer tarafındaki doktora öğrencisinin penceresinden de tartışılsa da onun hakikatte ne yaşamış, 
ne hissetmiş, nasıl süreçlerden geçmiş olabileceği gerçeği Avital Ronell’in konumu dolayısıyla yine de
 ikinci planda kaldı. O nedenle bu yazıda meseleye Avital Ronell’in tacizine maruz kaldığını belirten 
Nimrod Reitman’ın gözünden bakacağım. Doktora yapma sürecinden geçmiş-geçmekte olan ve 
akademik tacizin binbir yüzüne tanık olan biri olarak Reitman’la kurduğum bağlantı da yazının
 kişisel boyutu. Reitman’a yönelik eleştiriler onun neden bu tacizi iki sene sonra ortaya çıkardığı 
ile ilgiliydi. Aradan geçen zamanla sanki olayın gerçekliği şekil değiştirekmiş gibi değinilerde bulunuldu. 
Reitman şu anda Harvard’da misafir araştırmacı. Bu olayı New York Üniversitesi’ndeki
 çalışmalarını tamamladıktan sonra duyuruyor. Peki ya Reitman ne yapabilirdi?


Doktorayı tamamen bırakıp kurumla ilişiğini kesebilir ve de bir daha konuyu açmamak üzere
 görünmez olmayı tercih edebilirdi. O ana kadar Avital Ronell ile yaptığı çalışmaları silerek
 kendisine bambaşka bir kimlik yaratmayı tercih edebilirdi. Böylelikle istismarcı olduğunu
 düşündüğü biriyle kendi adını aynı meselelerde görmemeyi seçmiş olurdu. Ama bunların
 hepsi kendisinin bedel ödemesi demek olurdu. Kendi onurunu düşünerek bunu yapabilirdi 
ama bunu yapmak kariyerinde müthiş bir boşluk yaratmış olacaktı. Keza doktora 
öğrencisinin gündemi doktora tezidir, ortaya koymayı tasarladığı doktora çalışmasıdır
 eğrisiyle doğrusuyla. Ama bunun içine danışman-öğrenci ilişkisini böylesine 
karmaşıklaştıran bir dinamik girince kendisinin teziyle olan ilişkisinde de ne 
yapacağına yönelik kafa karışıklığı yaşaması çok ama çok normaldir.


Reitman’ın elli altı sayfalık dava metninde Avital Ronell’in hayatı üzerinde tam anlamıyla
 bir baskı uyguladığını ve doktora hayatını tehdit ettiğini belirtmiştir. Belki de daha büyük
 bir şeyle tehdit edilmiştir; mesela okul hayatının tamamen yanacağı, aynı zamanda okuldan 
sonraki hayatında da engelleneceği ya da iş bulmasının önünün kapatılacağı gibi. 
Bu dönemdeki dinamikleri ancak Reitman’in aktardığı kadarıyla bilebiliriz. 
Bu anlamda Reitman’ın bunlar olurken sessiz kalması ve kendi okul hayatındaki 
çalışmalarını tamamladıktan sonra ortaya çıkarması son derece anlaşılırdır. 
Bu bazılarınca iddia edildiği gibi Reitman’ın Ronell’e iftira atmış olabileceğine 
dair delil oluşturacak bir veri değildir.
Kendisinin bu anlamda suçlanmaması gerektiğini düşünüyor. Ancak Reitman’la 
aralarındaki öğrenci-hoca ilişkisinin taşıdığı hiyerarşik dinamikten ve Reitman’ın 
kariyerinin kendisiyle yapacağı çalışmalarla biçimleneceği ve bu sürecin kontrolünün
 tamamen kendisinin elinde olduğu gerçeğinden hiç bahsetmiyor. Dolayısıyla kendisinin
 olumlu ya da olumsuz vermesi ihtimali olan tepkilerinden de hiç bahsedilmiyor.
 Yani daha önce tam tersinden bahsettiğimiz durum. Reitman’a sinirlenip notunu
 düşürebilir, tezinin geçerli olmaması için elinden geleni yapabilir ve onun 
girebileceği iş alanlarının önünü tıkayabilirdi. Ya da tam tersi şekilde ona öylesine
 iltimas geçerek sınıfın en birincisi yapabilir, teziyle ödül bile aldırabilir ve önüne
 pek çok iş fırsatı çıkarabilirdi.


Duygularına ya da duygusal ya da cinsel ihtiyaçlarına ya da bir öğrenciye yakınlaşmanın 
nedenselliği her ne ise bu kadar yenilen bir akademisyen etik duygusunu da yitirebilir ve
 artık özel hayatının bir parçası yaptığı öğrencisinin akademik hayatını da kendi duygusal
 gelgitleriyle pekâlâ yönetebilir. Bunun bir öğrencide yaratacağı kırılmayı düşünelim. 
Reitman tüm bunları bu süreci yaşarken farketmiş olabilir ya da bu sürecin dışına 
çıktığında okuldan mezun olduğunda anlamış olabilir. Fark etme noktası- kendi 
çalışmalarının gidişatının olumlu ya da olumsuz Avital Ronell’in elinde olması ve
 Ronell’in çoktan sadece danışman olarak davranmaktan vazgeçmiş olması ve işin
 içine duygusallık katması Reitman’da büyük bir yıkım yaratmış olmalıdır. 
Keza herkes kendi araştırmasını ve kendi çalışmasını ortaya koymak için doktora 
yapar ve kendi hayat yolunu kendisi çizmek ister.


Birincisi bu ne kadar doğrudur bilmiyoruz ancak eğer doğruysa da şunu söyleyebiliriz;
 bir kişinin mesleği başkalarının mesleki yeterliliklerini onaylama destekleme unsurları
 da içeriyorsa bu kişinin meslek etiğine aykırı davranması onu bu unsurlardan da
 ayrıştırabilir mi? Bir doktora öğrencisinin akademik ve mesleki yeterliliğini 
test edebilen bir profesör elbette referans verme yetisine sahiptir. Fakat burada
 sorun o referansın içine yazılacakların Avital Ronell’in duygularından ne kadar
 bağımsız olabileceği sorunudur. Bu nedenle sakıncası vardır.


Ronell Reitman’ın gözünde ama aynı zamanda da alanında çok iyi bir akademisyendir.
 Birincisi, ikincisini elbette gölgeler. Keza Ronell’in zaten oldukça karmaşık olan 
Reitman’la ilişkisinin duygusal boyutlarından kurtulup tarafsız bir referans mektubu
 yazmadığı, hatta tam Reitman’ın düşündüğü gibi gireceği bir işi engellediği de biliniyor. 
Reitman eğer etik değerleri gözetmeyecek olsaydı elli altı sayfalık bir metinle olanı biteni 
böyle açık yüreklilikle anlatmayı tercih etmezdi. Avital Ronell’in istismarına daha
fazla maruz kalır ve de mesleki anlamda yapmak istediklerini onun aracılığıyla yapardı.


Yaşadıklarına da başka bir kılıf bulurdu mesleki hayatında her şeyin yolunda gitmesi için.
 Oysa Reitman bunu yapmadı. Bunu yapmadığı için de Reitman’ın mezuniyetinden sonra 
Ronell’den bir şeyler talep ettiği iddialarının doğruluğuna şüpheyle yaklaşılması gerekiyor.
 Eğer istediyse gerekçelendirmesi yukarıda değindiğimiz gibi olabilir ama bunun kendisiyle 
çeliştiğini görerek istememe olasılığı daha ağır basıyor. Reitman nihayetinde Avital Ronell’le
 mesleki anlamda da daha fazla muhatap olmamayı seçerek kendi yolunu çizmeye karar vermiştir.
 Bu yolda herhangi bir çıkar beklentisinin olmadığını, yalnızca kendisine ait bir çalışma alanı
 inşa etmek düşüncesinin olduğunu ve bu nedenle de bunun feminist bir akademisyene atılmış
 bir iftira olmadığını söyleyebiliriz bu açılardan bakınca.


Feminist bir akademisyenin bunu nasıl yaptığı yönündeki genel tartışmaya cevap olarak 
da şu söylenebilir; belki de herkesin zihninde ideal benler vardır, yapılan işler,
 mesleki tercihler, ideolojik düşünceler tüm bunların hepsi o ideal beni inşa etmek
 içindir. Ancak yaşamımızın her alanında o ideal bene ulaşamama ihtimalimiz vardır. 
Yani yaşam aslında ona ulaşma mücadelesinden başka bir şey değildir. O halde Avital 
Ronell’in yaşattığı bu olay da onun kendi mesleğine ve düşüncelerine aykırı şekilde 
ortaya koyduğu ve ideal beninden uzaklaştığı davranışlar olarak değerlendirebilir. 
Kendisinden uzaklaşmışken yeniden yaklaşabileceği nokta belki bu durum 
Reitman tarafından ortaya çıkarıldığında her şeyi kabul etmek ve itiraf etmek olabilirdi. 
Ama bu durumun mesleki konumuna zarar vereceğini düşünerek olsa gerek kabul etmek
 yerine başka bir yöne evriltmeyi tercih ediyor.


Doktora öğrencisinin gözüyle baktığım bu meselede tartışılmayan bir yazıya daha
 değineceğim ki yazarı da yine doktora öğrencisi: Andrea Long Chu. Kendisi de 
Avital Ronell’in öğrencisi olan bu yazar makalesinde Avital Ronell’in ezilmişliğe
 karşı olan duruşuyla feminist bir kadın olabileceğini ama asla feminist bir akademisyen 
olmadığını söylüyor. Makale Avital Ronell’in diğer öğrencileri gözünden de nasıl bir
 profesör olduğunu anlatıyor ve onun ortaya çıkan istismarına şaşırmadığını belirtiyor
 diğer öğrencilerine yönelik kötü davranışlarından dolayı. Kendi bölümünün ve Avital
 Ronell’in kötü davrandığı öğrencilerinin de sessiz kaldığı bir akademik ortamda yazılan
 bu yazıların akademik ve profesyonel iş hayatının bu kadar kıyısında olan ve referansa 
ihtiyacı olan kişilerce yazıldığını göz önünde bulundurduğumuzda Avital Ronell’in 
savunusundan çok daha fazla ikna edici özellik taşıdığını görmek gerekiyor.


Bu anlamda Ronell’in hocalığından memnun olduğunu belirten ve dilekçe veren yüz
 yirmi dokuz öğrenci olmasına rağmen, medyada Andrea Long Chu gibi öğrencilerin
 belirttiklerinin gerçeği daha çok yansıtma ihtivmalinin göz ardı edilmemesi gerekiyor.
 Ama elbette bu öz kazancın belirttiği gibi Ronell’le kurulan özel ve kamusal ilişkilerin
 mesafesindeki farklılıktan ileri geliyor olabilir. Yine de gerçeği ortaya çıkarmak amacı 
dışında hiçbir öğrencinin kendi profesyonel kariyerini riske atmak pahasına bir akademisyene 
iftira atmayacağını göz önünde bulundurmamız gerekiyor.


Bir şey söyleniyorsa doktora öğrencileri tarafından ve bunu dile getirmek için elli altı
 sayfalık bir metin yazılabiliyorsa, bunun istismarı ortaya çıkarma niyetinden başka bir
 şeyi göstermediğini düşünüyorum. Ve bu olayla daha da ortaya çıkan meselenin özü;
 üniversitelerin her tür mekânla eşit düzeyde cinsel tacize ev sahipliği yaptığıdır. Bu tarz
 olaylar hep varken görünürlüğünün artırılmasına dikkat çekmek gerekiyor. Reitman’ların 
sesi daha çok duyulmalı. Keza cinsel tacize karışan kişinin kimliğinin meselelerin örtbas 
edilmesinde en belirgin unsur olduğu da unutulmamalı. Ronnel olayında bu yapılacakken
 konunun enine boyuna tartışılması cinsel tacize maruz kalanların sesinin duyulmasına dair en 
büyük umut kaynaklarından olsa gerek.



http://komplikedergi.com/cinsel-tacizin-mekansizligi/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadına Yönelik Şiddet, 14 Şubat ve Japonya'da kadın-erkek ilişkileri üzerine

Kenzaburo Oe, Kişisel Bir Sorun

Fuji Gölleri ve Fuji Dağı'na Tırmanış