Cinsel Tacizin Mekansızlığı
Işıl Bayraktar
2018 Haziran ayında ortaya çıkan olaya göre New York Üniversitesi profesörü Avital Ronell,
öğrencisi Nimrod Reitman tarafından yöneltilen cinsel taciz suçlamasından dolayı inceleme altına alındı.
Yaz boyu akademisyenler, feministler ve yazarlar bu konuyu tartıştı.
Konunun tartışıldığı düzlem daha çok feminist birinin cinsel tacizle suçlanması durumunun nasıl
karşılanacağı üzerineydi. New York Times konuyu “What Happens to #Metoo when a Feminist is the Accused?”
başlığıyla verdi. Mesele bir de Avital Ronell’in kişiliği, öğrencilerle ilişkileri ve akademik çalışmaları ve
alandaki yetkinliği göz önüne alınarak onun bunu yapmayacak bir çizgide oluşu üzerinden tartışıldı.
Konu resmin diğer tarafındaki doktora öğrencisinin penceresinden de tartışılsa da onun hakikatte ne yaşamış,
ne hissetmiş, nasıl süreçlerden geçmiş olabileceği gerçeği Avital Ronell’in konumu dolayısıyla yine de
ikinci planda kaldı. O nedenle bu yazıda meseleye Avital Ronell’in tacizine maruz kaldığını belirten
Nimrod Reitman’ın gözünden bakacağım. Doktora yapma sürecinden geçmiş-geçmekte olan ve
akademik tacizin binbir yüzüne tanık olan biri olarak Reitman’la kurduğum bağlantı da yazının
kişisel boyutu. Reitman’a yönelik eleştiriler onun neden bu tacizi iki sene sonra ortaya çıkardığı
ile ilgiliydi. Aradan geçen zamanla sanki olayın gerçekliği şekil değiştirekmiş gibi değinilerde bulunuldu.
Reitman şu anda Harvard’da misafir araştırmacı. Bu olayı New York Üniversitesi’ndeki
çalışmalarını tamamladıktan sonra duyuruyor. Peki ya Reitman ne yapabilirdi?
Doktorayı tamamen bırakıp kurumla ilişiğini kesebilir ve de bir daha konuyu açmamak üzere
görünmez olmayı tercih edebilirdi. O ana kadar Avital Ronell ile yaptığı çalışmaları silerek
kendisine bambaşka bir kimlik yaratmayı tercih edebilirdi. Böylelikle istismarcı olduğunu
düşündüğü biriyle kendi adını aynı meselelerde görmemeyi seçmiş olurdu. Ama bunların
hepsi kendisinin bedel ödemesi demek olurdu. Kendi onurunu düşünerek bunu yapabilirdi
ama bunu yapmak kariyerinde müthiş bir boşluk yaratmış olacaktı. Keza doktora
öğrencisinin gündemi doktora tezidir, ortaya koymayı tasarladığı doktora çalışmasıdır
eğrisiyle doğrusuyla. Ama bunun içine danışman-öğrenci ilişkisini böylesine
karmaşıklaştıran bir dinamik girince kendisinin teziyle olan ilişkisinde de ne
yapacağına yönelik kafa karışıklığı yaşaması çok ama çok normaldir.
Reitman’ın elli altı sayfalık dava metninde Avital Ronell’in hayatı üzerinde tam anlamıyla
bir baskı uyguladığını ve doktora hayatını tehdit ettiğini belirtmiştir. Belki de daha büyük
bir şeyle tehdit edilmiştir; mesela okul hayatının tamamen yanacağı, aynı zamanda okuldan
sonraki hayatında da engelleneceği ya da iş bulmasının önünün kapatılacağı gibi.
Bu dönemdeki dinamikleri ancak Reitman’in aktardığı kadarıyla bilebiliriz.
Bu anlamda Reitman’ın bunlar olurken sessiz kalması ve kendi okul hayatındaki
çalışmalarını tamamladıktan sonra ortaya çıkarması son derece anlaşılırdır.
Bu bazılarınca iddia edildiği gibi Reitman’ın Ronell’e iftira atmış olabileceğine
dair delil oluşturacak bir veri değildir.
Kendisinin bu anlamda suçlanmaması gerektiğini düşünüyor. Ancak Reitman’la
aralarındaki öğrenci-hoca ilişkisinin taşıdığı hiyerarşik dinamikten ve Reitman’ın
kariyerinin kendisiyle yapacağı çalışmalarla biçimleneceği ve bu sürecin kontrolünün
tamamen kendisinin elinde olduğu gerçeğinden hiç bahsetmiyor. Dolayısıyla kendisinin
olumlu ya da olumsuz vermesi ihtimali olan tepkilerinden de hiç bahsedilmiyor.
Yani daha önce tam tersinden bahsettiğimiz durum. Reitman’a sinirlenip notunu
düşürebilir, tezinin geçerli olmaması için elinden geleni yapabilir ve onun
girebileceği iş alanlarının önünü tıkayabilirdi. Ya da tam tersi şekilde ona öylesine
iltimas geçerek sınıfın en birincisi yapabilir, teziyle ödül bile aldırabilir ve önüne
pek çok iş fırsatı çıkarabilirdi.
Duygularına ya da duygusal ya da cinsel ihtiyaçlarına ya da bir öğrenciye yakınlaşmanın
nedenselliği her ne ise bu kadar yenilen bir akademisyen etik duygusunu da yitirebilir ve
artık özel hayatının bir parçası yaptığı öğrencisinin akademik hayatını da kendi duygusal
gelgitleriyle pekâlâ yönetebilir. Bunun bir öğrencide yaratacağı kırılmayı düşünelim.
Reitman tüm bunları bu süreci yaşarken farketmiş olabilir ya da bu sürecin dışına
çıktığında okuldan mezun olduğunda anlamış olabilir. Fark etme noktası- kendi
çalışmalarının gidişatının olumlu ya da olumsuz Avital Ronell’in elinde olması ve
Ronell’in çoktan sadece danışman olarak davranmaktan vazgeçmiş olması ve işin
içine duygusallık katması Reitman’da büyük bir yıkım yaratmış olmalıdır.
Keza herkes kendi araştırmasını ve kendi çalışmasını ortaya koymak için doktora
yapar ve kendi hayat yolunu kendisi çizmek ister.
Birincisi bu ne kadar doğrudur bilmiyoruz ancak eğer doğruysa da şunu söyleyebiliriz;
bir kişinin mesleği başkalarının mesleki yeterliliklerini onaylama destekleme unsurları
da içeriyorsa bu kişinin meslek etiğine aykırı davranması onu bu unsurlardan da
ayrıştırabilir mi? Bir doktora öğrencisinin akademik ve mesleki yeterliliğini
test edebilen bir profesör elbette referans verme yetisine sahiptir. Fakat burada
sorun o referansın içine yazılacakların Avital Ronell’in duygularından ne kadar
bağımsız olabileceği sorunudur. Bu nedenle sakıncası vardır.
Ronell Reitman’ın gözünde ama aynı zamanda da alanında çok iyi bir akademisyendir.
Birincisi, ikincisini elbette gölgeler. Keza Ronell’in zaten oldukça karmaşık olan
Reitman’la ilişkisinin duygusal boyutlarından kurtulup tarafsız bir referans mektubu
yazmadığı, hatta tam Reitman’ın düşündüğü gibi gireceği bir işi engellediği de biliniyor.
Reitman eğer etik değerleri gözetmeyecek olsaydı elli altı sayfalık bir metinle olanı biteni
böyle açık yüreklilikle anlatmayı tercih etmezdi. Avital Ronell’in istismarına daha
fazla maruz kalır ve de mesleki anlamda yapmak istediklerini onun aracılığıyla yapardı.
Yaşadıklarına da başka bir kılıf bulurdu mesleki hayatında her şeyin yolunda gitmesi için.
Oysa Reitman bunu yapmadı. Bunu yapmadığı için de Reitman’ın mezuniyetinden sonra
Ronell’den bir şeyler talep ettiği iddialarının doğruluğuna şüpheyle yaklaşılması gerekiyor.
Eğer istediyse gerekçelendirmesi yukarıda değindiğimiz gibi olabilir ama bunun kendisiyle
çeliştiğini görerek istememe olasılığı daha ağır basıyor. Reitman nihayetinde Avital Ronell’le
mesleki anlamda da daha fazla muhatap olmamayı seçerek kendi yolunu çizmeye karar vermiştir.
Bu yolda herhangi bir çıkar beklentisinin olmadığını, yalnızca kendisine ait bir çalışma alanı
inşa etmek düşüncesinin olduğunu ve bu nedenle de bunun feminist bir akademisyene atılmış
bir iftira olmadığını söyleyebiliriz bu açılardan bakınca.
Feminist bir akademisyenin bunu nasıl yaptığı yönündeki genel tartışmaya cevap olarak
da şu söylenebilir; belki de herkesin zihninde ideal benler vardır, yapılan işler,
mesleki tercihler, ideolojik düşünceler tüm bunların hepsi o ideal beni inşa etmek
içindir. Ancak yaşamımızın her alanında o ideal bene ulaşamama ihtimalimiz vardır.
Yani yaşam aslında ona ulaşma mücadelesinden başka bir şey değildir. O halde Avital
Ronell’in yaşattığı bu olay da onun kendi mesleğine ve düşüncelerine aykırı şekilde
ortaya koyduğu ve ideal beninden uzaklaştığı davranışlar olarak değerlendirebilir.
Kendisinden uzaklaşmışken yeniden yaklaşabileceği nokta belki bu durum
Reitman tarafından ortaya çıkarıldığında her şeyi kabul etmek ve itiraf etmek olabilirdi.
Ama bu durumun mesleki konumuna zarar vereceğini düşünerek olsa gerek kabul etmek
yerine başka bir yöne evriltmeyi tercih ediyor.
Doktora öğrencisinin gözüyle baktığım bu meselede tartışılmayan bir yazıya daha
değineceğim ki yazarı da yine doktora öğrencisi: Andrea Long Chu. Kendisi de
Avital Ronell’in öğrencisi olan bu yazar makalesinde Avital Ronell’in ezilmişliğe
karşı olan duruşuyla feminist bir kadın olabileceğini ama asla feminist bir akademisyen
olmadığını söylüyor. Makale Avital Ronell’in diğer öğrencileri gözünden de nasıl bir
profesör olduğunu anlatıyor ve onun ortaya çıkan istismarına şaşırmadığını belirtiyor
diğer öğrencilerine yönelik kötü davranışlarından dolayı. Kendi bölümünün ve Avital
Ronell’in kötü davrandığı öğrencilerinin de sessiz kaldığı bir akademik ortamda yazılan
bu yazıların akademik ve profesyonel iş hayatının bu kadar kıyısında olan ve referansa
ihtiyacı olan kişilerce yazıldığını göz önünde bulundurduğumuzda Avital Ronell’in
savunusundan çok daha fazla ikna edici özellik taşıdığını görmek gerekiyor.
Bu anlamda Ronell’in hocalığından memnun olduğunu belirten ve dilekçe veren yüz
yirmi dokuz öğrenci olmasına rağmen, medyada Andrea Long Chu gibi öğrencilerin
belirttiklerinin gerçeği daha çok yansıtma ihtivmalinin göz ardı edilmemesi gerekiyor.
Ama elbette bu öz kazancın belirttiği gibi Ronell’le kurulan özel ve kamusal ilişkilerin
mesafesindeki farklılıktan ileri geliyor olabilir. Yine de gerçeği ortaya çıkarmak amacı
dışında hiçbir öğrencinin kendi profesyonel kariyerini riske atmak pahasına bir akademisyene
iftira atmayacağını göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Bir şey söyleniyorsa doktora öğrencileri tarafından ve bunu dile getirmek için elli altı
sayfalık bir metin yazılabiliyorsa, bunun istismarı ortaya çıkarma niyetinden başka bir
şeyi göstermediğini düşünüyorum. Ve bu olayla daha da ortaya çıkan meselenin özü;
üniversitelerin her tür mekânla eşit düzeyde cinsel tacize ev sahipliği yaptığıdır. Bu tarz
olaylar hep varken görünürlüğünün artırılmasına dikkat çekmek gerekiyor. Reitman’ların
sesi daha çok duyulmalı. Keza cinsel tacize karışan kişinin kimliğinin meselelerin örtbas
edilmesinde en belirgin unsur olduğu da unutulmamalı. Ronnel olayında bu yapılacakken
konunun enine boyuna tartışılması cinsel tacize maruz kalanların sesinin duyulmasına dair en
büyük umut kaynaklarından olsa gerek.
2018 Haziran ayında ortaya çıkan olaya göre New York Üniversitesi profesörü Avital Ronell,
öğrencisi Nimrod Reitman tarafından yöneltilen cinsel taciz suçlamasından dolayı inceleme altına alındı.
Yaz boyu akademisyenler, feministler ve yazarlar bu konuyu tartıştı.
Konunun tartışıldığı düzlem daha çok feminist birinin cinsel tacizle suçlanması durumunun nasıl
karşılanacağı üzerineydi. New York Times konuyu “What Happens to #Metoo when a Feminist is the Accused?”
başlığıyla verdi. Mesele bir de Avital Ronell’in kişiliği, öğrencilerle ilişkileri ve akademik çalışmaları ve
alandaki yetkinliği göz önüne alınarak onun bunu yapmayacak bir çizgide oluşu üzerinden tartışıldı.
Konu resmin diğer tarafındaki doktora öğrencisinin penceresinden de tartışılsa da onun hakikatte ne yaşamış,
ne hissetmiş, nasıl süreçlerden geçmiş olabileceği gerçeği Avital Ronell’in konumu dolayısıyla yine de
ikinci planda kaldı. O nedenle bu yazıda meseleye Avital Ronell’in tacizine maruz kaldığını belirten
Nimrod Reitman’ın gözünden bakacağım. Doktora yapma sürecinden geçmiş-geçmekte olan ve
akademik tacizin binbir yüzüne tanık olan biri olarak Reitman’la kurduğum bağlantı da yazının
kişisel boyutu. Reitman’a yönelik eleştiriler onun neden bu tacizi iki sene sonra ortaya çıkardığı
ile ilgiliydi. Aradan geçen zamanla sanki olayın gerçekliği şekil değiştirekmiş gibi değinilerde bulunuldu.
Reitman şu anda Harvard’da misafir araştırmacı. Bu olayı New York Üniversitesi’ndeki
çalışmalarını tamamladıktan sonra duyuruyor. Peki ya Reitman ne yapabilirdi?
Doktorayı tamamen bırakıp kurumla ilişiğini kesebilir ve de bir daha konuyu açmamak üzere
görünmez olmayı tercih edebilirdi. O ana kadar Avital Ronell ile yaptığı çalışmaları silerek
kendisine bambaşka bir kimlik yaratmayı tercih edebilirdi. Böylelikle istismarcı olduğunu
düşündüğü biriyle kendi adını aynı meselelerde görmemeyi seçmiş olurdu. Ama bunların
hepsi kendisinin bedel ödemesi demek olurdu. Kendi onurunu düşünerek bunu yapabilirdi
ama bunu yapmak kariyerinde müthiş bir boşluk yaratmış olacaktı. Keza doktora
öğrencisinin gündemi doktora tezidir, ortaya koymayı tasarladığı doktora çalışmasıdır
eğrisiyle doğrusuyla. Ama bunun içine danışman-öğrenci ilişkisini böylesine
karmaşıklaştıran bir dinamik girince kendisinin teziyle olan ilişkisinde de ne
yapacağına yönelik kafa karışıklığı yaşaması çok ama çok normaldir.
Reitman’ın elli altı sayfalık dava metninde Avital Ronell’in hayatı üzerinde tam anlamıyla
bir baskı uyguladığını ve doktora hayatını tehdit ettiğini belirtmiştir. Belki de daha büyük
bir şeyle tehdit edilmiştir; mesela okul hayatının tamamen yanacağı, aynı zamanda okuldan
sonraki hayatında da engelleneceği ya da iş bulmasının önünün kapatılacağı gibi.
Bu dönemdeki dinamikleri ancak Reitman’in aktardığı kadarıyla bilebiliriz.
Bu anlamda Reitman’ın bunlar olurken sessiz kalması ve kendi okul hayatındaki
çalışmalarını tamamladıktan sonra ortaya çıkarması son derece anlaşılırdır.
Bu bazılarınca iddia edildiği gibi Reitman’ın Ronell’e iftira atmış olabileceğine
dair delil oluşturacak bir veri değildir.
Kendisinin bu anlamda suçlanmaması gerektiğini düşünüyor. Ancak Reitman’la
aralarındaki öğrenci-hoca ilişkisinin taşıdığı hiyerarşik dinamikten ve Reitman’ın
kariyerinin kendisiyle yapacağı çalışmalarla biçimleneceği ve bu sürecin kontrolünün
tamamen kendisinin elinde olduğu gerçeğinden hiç bahsetmiyor. Dolayısıyla kendisinin
olumlu ya da olumsuz vermesi ihtimali olan tepkilerinden de hiç bahsedilmiyor.
Yani daha önce tam tersinden bahsettiğimiz durum. Reitman’a sinirlenip notunu
düşürebilir, tezinin geçerli olmaması için elinden geleni yapabilir ve onun
girebileceği iş alanlarının önünü tıkayabilirdi. Ya da tam tersi şekilde ona öylesine
iltimas geçerek sınıfın en birincisi yapabilir, teziyle ödül bile aldırabilir ve önüne
pek çok iş fırsatı çıkarabilirdi.
Duygularına ya da duygusal ya da cinsel ihtiyaçlarına ya da bir öğrenciye yakınlaşmanın
nedenselliği her ne ise bu kadar yenilen bir akademisyen etik duygusunu da yitirebilir ve
artık özel hayatının bir parçası yaptığı öğrencisinin akademik hayatını da kendi duygusal
gelgitleriyle pekâlâ yönetebilir. Bunun bir öğrencide yaratacağı kırılmayı düşünelim.
Reitman tüm bunları bu süreci yaşarken farketmiş olabilir ya da bu sürecin dışına
çıktığında okuldan mezun olduğunda anlamış olabilir. Fark etme noktası- kendi
çalışmalarının gidişatının olumlu ya da olumsuz Avital Ronell’in elinde olması ve
Ronell’in çoktan sadece danışman olarak davranmaktan vazgeçmiş olması ve işin
içine duygusallık katması Reitman’da büyük bir yıkım yaratmış olmalıdır.
Keza herkes kendi araştırmasını ve kendi çalışmasını ortaya koymak için doktora
yapar ve kendi hayat yolunu kendisi çizmek ister.
Birincisi bu ne kadar doğrudur bilmiyoruz ancak eğer doğruysa da şunu söyleyebiliriz;
bir kişinin mesleği başkalarının mesleki yeterliliklerini onaylama destekleme unsurları
da içeriyorsa bu kişinin meslek etiğine aykırı davranması onu bu unsurlardan da
ayrıştırabilir mi? Bir doktora öğrencisinin akademik ve mesleki yeterliliğini
test edebilen bir profesör elbette referans verme yetisine sahiptir. Fakat burada
sorun o referansın içine yazılacakların Avital Ronell’in duygularından ne kadar
bağımsız olabileceği sorunudur. Bu nedenle sakıncası vardır.
Ronell Reitman’ın gözünde ama aynı zamanda da alanında çok iyi bir akademisyendir.
Birincisi, ikincisini elbette gölgeler. Keza Ronell’in zaten oldukça karmaşık olan
Reitman’la ilişkisinin duygusal boyutlarından kurtulup tarafsız bir referans mektubu
yazmadığı, hatta tam Reitman’ın düşündüğü gibi gireceği bir işi engellediği de biliniyor.
Reitman eğer etik değerleri gözetmeyecek olsaydı elli altı sayfalık bir metinle olanı biteni
böyle açık yüreklilikle anlatmayı tercih etmezdi. Avital Ronell’in istismarına daha
fazla maruz kalır ve de mesleki anlamda yapmak istediklerini onun aracılığıyla yapardı.
fazla maruz kalır ve de mesleki anlamda yapmak istediklerini onun aracılığıyla yapardı.
Yaşadıklarına da başka bir kılıf bulurdu mesleki hayatında her şeyin yolunda gitmesi için.
Oysa Reitman bunu yapmadı. Bunu yapmadığı için de Reitman’ın mezuniyetinden sonra
Ronell’den bir şeyler talep ettiği iddialarının doğruluğuna şüpheyle yaklaşılması gerekiyor.
Eğer istediyse gerekçelendirmesi yukarıda değindiğimiz gibi olabilir ama bunun kendisiyle
çeliştiğini görerek istememe olasılığı daha ağır basıyor. Reitman nihayetinde Avital Ronell’le
mesleki anlamda da daha fazla muhatap olmamayı seçerek kendi yolunu çizmeye karar vermiştir.
Bu yolda herhangi bir çıkar beklentisinin olmadığını, yalnızca kendisine ait bir çalışma alanı
inşa etmek düşüncesinin olduğunu ve bu nedenle de bunun feminist bir akademisyene atılmış
bir iftira olmadığını söyleyebiliriz bu açılardan bakınca.
Feminist bir akademisyenin bunu nasıl yaptığı yönündeki genel tartışmaya cevap olarak
da şu söylenebilir; belki de herkesin zihninde ideal benler vardır, yapılan işler,
mesleki tercihler, ideolojik düşünceler tüm bunların hepsi o ideal beni inşa etmek
içindir. Ancak yaşamımızın her alanında o ideal bene ulaşamama ihtimalimiz vardır.
Yani yaşam aslında ona ulaşma mücadelesinden başka bir şey değildir. O halde Avital
Ronell’in yaşattığı bu olay da onun kendi mesleğine ve düşüncelerine aykırı şekilde
ortaya koyduğu ve ideal beninden uzaklaştığı davranışlar olarak değerlendirebilir.
Kendisinden uzaklaşmışken yeniden yaklaşabileceği nokta belki bu durum
Reitman tarafından ortaya çıkarıldığında her şeyi kabul etmek ve itiraf etmek olabilirdi.
Ama bu durumun mesleki konumuna zarar vereceğini düşünerek olsa gerek kabul etmek
yerine başka bir yöne evriltmeyi tercih ediyor.
Doktora öğrencisinin gözüyle baktığım bu meselede tartışılmayan bir yazıya daha
değineceğim ki yazarı da yine doktora öğrencisi: Andrea Long Chu. Kendisi de
Avital Ronell’in öğrencisi olan bu yazar makalesinde Avital Ronell’in ezilmişliğe
karşı olan duruşuyla feminist bir kadın olabileceğini ama asla feminist bir akademisyen
olmadığını söylüyor. Makale Avital Ronell’in diğer öğrencileri gözünden de nasıl bir
profesör olduğunu anlatıyor ve onun ortaya çıkan istismarına şaşırmadığını belirtiyor
diğer öğrencilerine yönelik kötü davranışlarından dolayı. Kendi bölümünün ve Avital
Ronell’in kötü davrandığı öğrencilerinin de sessiz kaldığı bir akademik ortamda yazılan
bu yazıların akademik ve profesyonel iş hayatının bu kadar kıyısında olan ve referansa
ihtiyacı olan kişilerce yazıldığını göz önünde bulundurduğumuzda Avital Ronell’in
savunusundan çok daha fazla ikna edici özellik taşıdığını görmek gerekiyor.
Bu anlamda Ronell’in hocalığından memnun olduğunu belirten ve dilekçe veren yüz
yirmi dokuz öğrenci olmasına rağmen, medyada Andrea Long Chu gibi öğrencilerin
belirttiklerinin gerçeği daha çok yansıtma ihtivmalinin göz ardı edilmemesi gerekiyor.
Ama elbette bu öz kazancın belirttiği gibi Ronell’le kurulan özel ve kamusal ilişkilerin
mesafesindeki farklılıktan ileri geliyor olabilir. Yine de gerçeği ortaya çıkarmak amacı
dışında hiçbir öğrencinin kendi profesyonel kariyerini riske atmak pahasına bir akademisyene
iftira atmayacağını göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Bir şey söyleniyorsa doktora öğrencileri tarafından ve bunu dile getirmek için elli altı
sayfalık bir metin yazılabiliyorsa, bunun istismarı ortaya çıkarma niyetinden başka bir
şeyi göstermediğini düşünüyorum. Ve bu olayla daha da ortaya çıkan meselenin özü;
üniversitelerin her tür mekânla eşit düzeyde cinsel tacize ev sahipliği yaptığıdır. Bu tarz
olaylar hep varken görünürlüğünün artırılmasına dikkat çekmek gerekiyor. Reitman’ların
sesi daha çok duyulmalı. Keza cinsel tacize karışan kişinin kimliğinin meselelerin örtbas
edilmesinde en belirgin unsur olduğu da unutulmamalı. Ronnel olayında bu yapılacakken
konunun enine boyuna tartışılması cinsel tacize maruz kalanların sesinin duyulmasına dair en
büyük umut kaynaklarından olsa gerek.
http://komplikedergi.com/cinsel-tacizin-mekansizligi/
Yorumlar
Yorum Gönder