Kenzaburo Oe, Kişisel Bir Sorun


22.03.2015

Yazının kısaltılmış hali için:

http://www.edebiyathaber.net/kenzaburo-oe-kisisel-bir-sorun-isil-bayraktar/

Kenzaburo Oe, Kişisel Bir Sorun
Kenzaburo Oe,  Kişisel Bir Sorun kitabıyla 1994’te Nobel ödülünü alıyor, dilimize Hüseyin Can Erkin çevirmiş 2010’da. Kişisel Bir Sorun’u Oe’nin yayınları arasında öne çıkaran ve özel kılan yazarın yaşam öyküsünden esinlenmeler taşıması. Kendisine takılan isme yönelik duygularıyla, kitaptaki ana kahramanımız Bird’in, engelli bir çocuk sahibi olacağını öğrendiği anla, engelli çocuğunun doğumuna ve doğum sonrasına ilişkin düşüncelerine ve yaşamsal gel-gitlerine dayandırdığı hikayesiyle Kenzaburo Oe, kendi engelli çocuğunun doğumu öncesindeki düşünsel çalkantılarını paylaşır gibidir.
 Kitaptaki düşünsel ve zamansal akışlar şu şekilde ilerler: Bird’in kendi gerçek hayatından kaçmak üzere sığındığı Afrika seyahati hayali ve Afrika seyahatine yönelik imgeler,  Afrika ile ilgili okuduğu kitaplar, “Afrika’da Gökyüzü” başlıklı bir hatırat yazıp yayınlatma hayali, evliliğinin içindeki sıkışmışlığına engelli bebeğinin eklenmesiyle içinden çıkılamaz sandığı başka bir sıkışmışlık düzlemi, bebek ve Afrika seyahati arasındaki ilişki, iş  hayatındaki aksamalar, alkol ve seksle ilişkisi, kitapta görünür halde olmayan evliliği ve bu süreçte sevgilisi oluveren eski arkadaşı Himiko ile ilişkisi, engelli bebekten kurtulma sanrıları ve bu uğurda kurduğu senaryolar, engelli bebeğin yaşayacağına dair düşüncelerin kendi zaman algısında yarattığı farklılıklar, ve son olarak kendisiyle, Himiko’yla, bebekle ve aslında toplumun ona dayattığı kimliklerle yüzleşme ve bu yüzleşmeye paralel olarak bebekle ilgili verdiği karar.
Bird, 25 yaşında evleniyor ve evlendikten sonra kendini bir süre içkiye veriyor, aralıksız viski içiyor. Devam etmekte olduğu lisansüstü programını bırakıyor  ve kayınpederinin onun için dershanede iş bulmasını istiyor ve de dershanede çalışmaya başlıyor. Afrika ile ilgili keşifler tarihi konulu kitapta Afrika’da yaşayan bir grup için söylenen yerlilerin çılgınca sarhoş olma adetlerinin, insanı ümitsizliğe, içten gelen patlamalara yol açacağını okuduktan sonra, onların hayatıyla kendi hayat arasında yanlar bulduğundan, alkolden uzak durmaya karar veriyor.
Bird’in ruh hali aslında kitabın çerçevesini oluşturuyor, evliliğinden, işinden, hayatından çok da tatmin olmayan bir kentlinin, kendinden kaçış süreçlerinin başlangıcı olarak Afrika seyahatini görmesi, ama bunun zaman zaman imkansızlığına yönelik düşünceleri hayatına yönelik memnuniyetsizliğini katlayan bir unsur oluşu. Ve tüm bunların arasında Bird’in sürekli olarak sakladığı “Afrika haritası”, okurun gözünde Afrika idealine yönelik gerçek bir imge olarak duruyor.
Bird’in çocuğunda beyin fıtığı olduğunu öğrendiği anlarda doktorların, kayınvalidesinin ve sonra kendisinin beyin fıtığı olan – kafatasındaki bir eksiklik yüzünden beyni dışarı taşan- bir çocuğa yönelik duyguları, düşünceleri, aslında sadece Bird’in değil, tüm toplumun engelli çocuğa yönelik algısına dair bir şey söylüyor:
“Bird, kayınvalidesi  ve başhekim dışarıdan gelen hastaların bekleme salonunda birbirlerinin yüzüne bakmaksızın sessizce yürüdüler. Oradan ayrılmak üzereyken Bird kayınvalidesinin yüzüne baktı. Kadın da, karısına kız kardeşiymiş gibi benzeyen gözleriyle Bird’e baktı. Bir şeyler söylemek istermiş gibi bir hali vardı. Bird bekledi. Fakat kadın, ifadesiz, kısık ve donuk bakışlarını Bird’den ayırmadan susklunluğunu korudu. Bird, kadının sanki halkın önünde çırılçıplak kalıvermiş gibi utanmakta olduğunu hissetti. Başta gözleri, yüzünün teni hissizleşecek ölçüde uyuşacak kadar, neden utanıyordu acaba?”
Bir yandan Bird’in kendini de toplumsal olarak ileri bir konumda görmeyişi, kendisinin başına böyle bir olay gelişinin olağan karşılandığına yönelik düşünceler içine girmesine neden oluyor.
Bebeğinin beyin fıtığı olduğunu söylediği “kendini içkiye vurmasaydı aynı kariyer basamaklarını çıkacağını”  düşündüğü üç adamla konuşurken Bird, yazar tarafından bize söylenen cümleyi dile getiren kişi gibidir bir yandan: “Gözlerinde zaten tuhaf bir adam olan Bird’in başına öylesi anormal bir şeyin gelmiş olmasını çok doğal karşılarmış gibi bir hal vardı”  ya da yine karşılaştığı bir öğrencisinin arkadaşlarının kendisine yönelik ne düşüneceğine kafa yorarken kendisiyle ilgili aklından geçenler: “haftalar boyu sarhoş gezdikten sonra lisansüstü öğrenimini bırakıp dersane öğretmenliğini seçecek kadar anlamsız coşkuların, belki de korkuların esiri bir adam.”
Tüm bunların ortasında Afrika hayali Bird’in sığındığı şeydir. Afrika hayalini Bird’in algısında bu kadar farklı bir yere koymasının sebebi neydi? Nasıl algılıyordu Afrika’yı Bird?
“Üstelik, bilincinin zirvesini süsleyen Afrika gezisi rüyasıyla taban tabana zıt durağan günlük yaşamında bir kırıntıdan öteye geçmeyen, haftada bir iki kez karısıyla ilişkiye girdikten sonra silinip giden sakin arzudan, güçsüz bir ruh sesiyle üzüntü veren bir yorgunluk çamuruna gömülüp giden aile tipi arzudan farklıydı. Binlerce kez tekrarlanan cinsel ilişkiyle silinip gitmeyecek bir arzu.”
Bir tarafta kendisine böyle güçlü bir arzu yaşama hayalini getiren Afrika, bir tarafta ise kendisini daha da yalnızlaştıran ve varlığının gerçekliğiyle kendisini daha da tanımlayamaz hale getireceğini düşündüğü bebek.
Bird’in duygusal geçişlerini izlerken Bird’in sevgilisi Himiko’nun ortaya attığı “çok boyutlu uzay” savına zaman zaman Bird’in sığındığını görüyoruz.  Oraya, mesela bebeğin ait olduğu dünyaya- ait hissetmediğinde Bird’in sığındığı yer başka bir uzay oluyordu.
Bird son ana kadar  engelli bebeğini”kurtulunması gereken bir varlık” olarak görüyor.  Bebek ve Afrika seyahati, Bird’in hayatında iki tezat unsuru simgeliyor, gerçeklik ve hayal. Ve bizim takip ettiğimiz hikaye aslında biraz da hayalle gerçeğin çatışması gibi.
“Bird bebeğin gerçek düşmanı, hayatındaki ilk ve tek düşmanıydı artık.”
“Ben ve karım, bu bitkisel varlık, bebek kılığına girmiş canavarın yapışmış kaldığı bir ömrü mü tamamlamak zorundayız?” Ben ne olursa olsun, o bebek kılığındaki canavardan kaçıp kurtulmak zorundayım.  Bunu yapmazsam, Afrika seyahatime ne olur?”
Bird’in hikayesinde ara ara bize yansıtılan cinsel ihtiyaçlar, Bird’in Himiko ile ilişkisi ve çok hastalıklı cinsel ilişkilere ihtiyaç duyduğuna dair yazarın ve Bird’in betimlemeleri, Bird’in dünyasından bakıldığında cinselliğin de salt cinsellik olmadığını gösteriyor okura. Cinsellik, ve de “normal” denilmeyen bir cinsellik, aslında kendi algısında yok etmeye çalıştığı ve kendinden olduğunu reddetmeye çalıştığı düşünceleri ehlileştirmenin, o düşüncelerle baş etmenin bir yolu gibidir. Sanki içindeki kötülükleri, çok sert bir cinsel deneyimle içinden ayıklamaya çalışır gibi.
“Bird küçüklük ve acizlik hissi içerisinde, olabilecek en toplum dışı cinsel ilişkiyi arzuluyordu. O an her tarafını didik didik eden utanç duygusunu iz kalmayacak ölçüde içinden söküp atabilecek bir cinsel ilişki.”
Bird’in kendisi ve hayatla mücadelesinin engelli bebek ve Afrika seyahati ekseninde verilen hikayesindeki karısıyla diyalogları, aslında Bird’in içinde bulunduğu durumu da özetler gibidir:
“Sen sık sık, Afrika yolculuğuna çıktığın rüyalar görerek, Svahili diliyle bağırarak bir şeyler sayıklıyorsun. Bunu sana hiç söylemedim, ama sen, kendi karın ve çocuğunla ayakları yere basan bir yaşamı aslında istemiyor gibisin Bird.”
Karısının Bird’e yönelik suçlamaları Bird’in yine kendine yönelik düşünmesine ve cesur bir insan olup olmadığını sorgulamasına neden olur:
“Aslında Bird, bu sorunun yanıtını sık sık düşünmüştü. Kavgalar öncesinde de, üniversite giriş sınavı öncesinde de, hatta evlilik öncesinde de, hep düşünüp durmuştu. Her seferinde de bu soruya verebilecek net bir yanıtı olmadığını anlamıştı. Afrika’nın sıradışı coğrafyasında kendini denemek istemesi de, bunun kendisine özgü bir savaş olacağını düşündüğündendi. Fakat şimdi Bird, savaşı düşünmesine de, Afrika seyahatine çıkmasına da gerek kalmadan kendisinin güvenilmek için yetersiz, korkak bir insan olduğunu hissediyordu.”
Karısı Bird’i bu bebeğin sorumluluğunu alabilecek kadar cesur biri olmamakla suçlarken Bird’e eskiden yalnız bıraktığı Kikuhiko adındaki arkadaşını hatırlatır. Hani, “sen bunu daha önce de yapmıştın ve muhtemelen yine yapma eğiliminde olacaksın” demek ister gibi. Ve Bird’in bebeğine isim koyması gerektiğinde Kikuhiko adını koyması tesadüf değildir, Bird, bebeğine olabildiğince sahiplenmeyeceği, ve terkedilmiş hissini yaratabilecek bir isim arar, bebeği, daha fazla bireyleştirmemek için ve bulduğu isim yıllar önce terkettiği arkadaşının ismidir: Kikuhiko.
Bird’in bebekle mücadelesi devam ederken, bebeğin azılı rakibi Afrika seyahatine yönelik Bird’in düşüncelerinde değişmeler olur birden. Bird’in Afrika seyahati tutkusu Himiko’ya geçmiş gibidir, artık Afrika haritasını Himiko odaya asar, Afrika kitaplarını Himiko okur. Bird sadece bebeğin ölümünün nasıl gerçekleşeceğine odaklanmıştır artık.
Hastanede bebeğin ölmemesi dolayısıyla Himiko’nun eski kürtaj doktorunun bebeği öldüreceğine ikna olmuşlar ve o doktoru bulmak üzere yola çıkmışlardır. Bu aşamada Himiko’nun bunu gerçekleştirerek, Bird’i daha özgür hale getirmek ister ancak Bird duygularının eksenini kontrol edememeye başlar “Bebek ölüp de, karım iyileşirse, biz boşanırız herhalde. Dershaneden de atıldım zaten. Tamamen özgür bir erkek haline gelirim. Hep öyle olmayı  hayal etmiştim, ama şimdi sevinemiyorum bile.”
Himiko’nun “özgür bir erkek olursan, Afrika’ya gelir misin?” sorusu Bird özelinde geçerliliğini yitirmeye başlamıştı, Bird kendini sorguladığı bir evreye geçiyordu:
“Afrika bir gerçeklik olarak gözlerinin önündeydi, ama Bird’ün hayalinde ancak çorak, tutku uyandırmayan bir Afrika canlanıyordu. İçindeki Afrika’nın ışıltılarını yitirmesi, ilk gençlik yıllarından beri ilk kez oluyordu. Boz Sahra Çölü’nde yalnız başına duran özgür bir adam... Doğu 140 derece boylamındaki yusufçuk şekilli adadan bebeğini öldürerek kaçmış, Afrika’nın her yerinde düğmeli yabandomuzu aramış, ama tek bir tarlafaresi bulamamış, Sahra Çölü’ne boş boş bakan bir adam. “
Bird aynı zamanda sosyal ve politik meselelere de ilgisini yitirmiş, bebek onun zaman algısını da tamamen değiştirmişti.
“Başkalarının ortak dünyasında, sıradan insanlar için yalnızca tek bir zaman akıp gidiyordu ve dünyadaki tüm insanların tek kader olarak inandıkları kötü bir kader şekillendirilmişti. Fakat Bird, onun kişisel kaderine egemen olan bebek şeklindeki canavarın sepetine bağlanıp kalmıştı.”
Bird’in kendiyle yüzleşmesi sürecine yaklaşırken, Japon kadının 1960’ların Japonyası’nda nasıl resmedildiğine dair de fikrimiz olur, bebeği, “katil doktor”a götürme telaşları içinde Himiko ağlayan bebeğin susması için farklı yollar bulmaya çalışıyor ve arabadan inip eczane arıyordu. Bird, Himiko’nun kendisiyle aynı yaşta olan Japon kadınları arasında en iyi eğitimi almış olduğunu düşündü ve Himiko’nun üniversite yıllarındaki o canlı ve diri halini anımsayıp, Himiko’nun engelli bebeğini öldürmeye çalışan sevgilisine yardım etmek için çamurlu suyun içinde koşuşunu düşündü. Ve o haline üzüldü.
Kendisiyle yüzleşme aşamasında Himiko’ya söylediği söz, onu nasıl gördüğünü iyice açıklayacaktı bize:
Hayır, ben o üçkağıtçı kürtaj doktoruna bebeği teslim edip, buraya kaçtım,” dedi inatla. Sonra da, kaçmaya devam edip, en son kaçacağım yer olarak da Afrika’yı şekillendirdim kafamda. Sen de kaçıyorsun. Zimmetine para geçirmiş bir suçluyla kaçan pavyon karılarından farkın yok.”
Ve Bird, birden, yine viski içerken, birden bire kararını değiştirdi, bebeği yok etme kararını bebeği yaşatma kararına dönüştürdü. Bebekten kaçmak yerine, bebeği kabullenip büyütme kararına. Ve bunu kendisini aldatmanın tuzağından kurtulması olarak görüyordu, ve bu şekilde de kendine güveni geri gelmişti.
Ve, bebek ameliyat olmuştu, beynindekinin beyin fıtığı değil de sıradan bir yumru olduğu keşfedilmişti, ameliyat başarılı geçmişti ve bebek gittikçe Bird’e benziyordu.
Himiko Afrika seyahatini Bird yerine başka biriyle gerçekleştiriyordu ve Bird, Sanzibar’a gitmek üzere demir alan gemide kendisini düşününce, kendisine dair imajı bebeği öldüren bir Bird idi ve bu ona göre bir cehennem manzarasıydı. İşte zaten böyle algıladığı için Bird, oyunu bebeğin yaşamından yana kullanmıştı.  Afrika’ya gitmek hayali, bir bebek katili olmadan güzeldi ve Bird bunu yine yapacaktı, ancak hayalin kendisinin de insana tutku yaşatan tarafının hayali kirletmeden var kılmak olduğunu öğrenmişti bu sürede.
Ve Bird kendini gerçek yaşamın sorumluluk dolu kollarına atarken, aslında en güzel hayallerin de bu sorumluluklardan kaçmadan elde edilen hayaller olduğunu keşfettiği yeni bir yolculuğa başlıyordu...
*****
Kişisel Bir Sorun,  Oe'nin kendi gerçek yaşamında engelli çocuğuna ilişkin o büyük kararı vermeden önceki ruh hallerini yansıttığı bir eser olarak değerlendirilebilir.

Kendi hayatındaki, kendisine ve engelli çocuğuna dair başarı hikayesinin  adı ise Hikari Oe. Hikari Oe Japonya'nın önde gelen bestecilerinden. Çocukluğundan beri konuşamıyor, otistik,  ancak bunları başarılı bir müzisyen olmasına engel olan engeller olmamış.
Kenzaburo Oe ve eşi ilk olarak Hikari ile evin yakınlarında yürüyüşe çıktıklarında Hikari'den gelen bir ses duyuyorlar. Bu ses, Hikari'nin duyduğu kuş sesi sonrasında, çocukluk CD’lerinde dinlediği, kuş sesine benzer bir ses çıkaran bir müzisyeni taklit sesi. Hikari'nin ailesi ona bir müzik öğretmeni bulmaya karar veriyor ve böylelikle Hikari'nin müzik yolculuğu başlıyor.


Hikari'nin ilk CD'si çıktıktan sonra 1 milyondan fazla satıyor. Hikari Oe'nin müziğine dair de 5 farklı dilde pek çok yayında bahsediliyor.


Engelliğin bir engel olarak görüldüğü pek çok topluma, aileye, bireye, Oe'nin içsel yolculuğunu anlattığı Kişisel bir Sorun, aslında bütün bu acıların ne kadar "normal ve anlaşılabilir" olduğunu göstermesi açısından; Hikari'nin hikayesi ve müziği de sorumluluk alındığında imkansız gibi görünen bir hikayenin aslında nasıl da mümkün kılındığını göstermesi açısından okunmaya, dinlenmeye, üzerinde kafa yormaya değer.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadına Yönelik Şiddet, 14 Şubat ve Japonya'da kadın-erkek ilişkileri üzerine

Fuji Gölleri ve Fuji Dağı'na Tırmanış