Kawabata’nın Kyoto’sundan Bugünün Kyoto’suna: Japonya’nın İç Sesine Yolculuk


Not: Bu yazı Kurşun Kalem Edebiyat Dergisi Ocak, Şubat, Mart 2016 sayısı, Seyyahlar ve Seyahatnamelerden, Gezginlere ve Gezi Yazılarına Dosyasında yayımlanmıştır.



Kawabata’nın Kyoto’sundan Bugünün Kyoto’suna:  Japonya’nın İç Sesine Yolculuk

Kyoto,  Japonya’nın eski  başkenti, tarihin, kültürün, Japon gelenekselliğin en çok şekillendiği, canlandığı şehirdir. Kyoto’yu yaşamak demek, Kyoto’yu okumak, Kyoto’nun ne demek olduğunu her gün yeniden keşfetmek, Kyoto’nun tüm güzelliklerinin saklandığı perdeyi her gün, her saat, her dakika biraz daha aralamak, biraz daha açmak, Kyoto ruhunu biraz daha hissetmek demektir. Kyoto Japon edebiyatının sayfalarında çokça özneleşmiş, kimlik kazanmış, tüm hazinesini kelimelerin büyüsüyle dünyaya ilan etmiş bir şehirdir, bu anlamda Kyoto’yu anlamak demek, edebiyatın izinde ona ait parçaları bulmak, bu parçaların izinden gitmek demektir. Şüphesiz ki Nobel ödüllü yazar Yasunari Kawabata’nın  Kyoto’sunun Japon edebiyatında da ayrı bir yeri, ayrı bir anlamı vardır. Bu yüzden Kyoto’yu Kawabata’nın sesleriyle dinlemek şehrin içine doğru yolculuk etmek, şehrin ruhuna adım atmak demektir. Kawabata’nın Kyoto’sunda, sadece Gion’da kiraz ağaçlarının altından bulunduğu söylenen Kyotolu Çieko’nun hikayesini değil, aynı zamanda Kyoto’daki yaşamın, geleneklerin, tarihin seslerini, Kyoto’nun kimliğini okuruz. Kyoto edebiyatın seyahate ortaklığında, kelimelerin büyüsünde, yaşantının dile gelişinde anlaşılır ancak, çünkü Kyoto’da ayak izlerinin bırakıldığı her yerde geçmişe ve doğaya uzanan bir anlam saklıdır. Çünkü Kyoto Japonya’nın iç sesi demektir.

Çieko, ihtiyar akçaağacın gövdesinde menekşelerin açtığını gördü. Bu yıl da çiçekler açıyor diye düşündü ve o zaman sevgili ilkbaharı selamladı.

Kawabata’nın Kyoto’su böyle başlar. İlk bölüm kiraz çiçeklerine ayrılmıştır. Tüm Japonya’nın ama en çok Kyoto’nun sembolü olan kiraz çiçekleri en güzel tapınak bahçelerinde izlenir. Bir Şinto tapınağı olan Heian Tapınağı’nın ayrı bir önemi vardır Kyoto’da. Başkenti Kyoto’ya taşıyan İmparator Kammu’nun anısına kurulmuştur. Huzur ve barış sarayıdır bu tapınak. Nilüferlerin cennnetidir.

Çieko, arkadaşı Şiniçi’yle Heian Tapınağı’na kiraz çiçeklerini izlemeye gider. Huzur Sarayı’nda mola verirler, gölü seyredeler ve sazan balıklarına yem atarlar, kiraz çiçeklerinin gölgesinde. Çieko ve Şiniçi su zambaklarının (nilüferlerin) arasından, gölün içine uzanan  yuvarlak taşların üstüne basa basa yürürler.

Heian Tapınağı’na gidip bu taşların üstünden atlamak, Çieko ve Şiniçi’nin anılarını tazelemek, Kawabata’nın sesini canlandırmaktır. 

Sonra  temiz saf su tapınağı olan Kiyomizu Tapınağı’na gitmek ister Çieko. Nanzenji Tapınağı'na giden yoldan geçerler, Chioin Tapınağı’nın arkasından Maruyama parka varırlar ve Kiyomizu Tapınağı’na ulaşırlar.

Bu rota kiraz çiçeklerinin izlenme rotalarındandır çok eskiden beri. Maruyama Park kiraz çiçeklerinin sembolüdür Kyoto’da, kiraz ağacı seyri anlamına gelen Hanami’nin en güzel olduğu yerdir Maruyama Park. 

Çünkü Kyoto biraz tapınak ziyareti, biraz kiraz ağacı seyri  demektir. Tapınak ziyaretleriyle kiraz ağacı seyrini  bütünleştirmek dünün de bugünün de Kyoto’sunun  en birincil geleneğidir.

Dokuma tezgahlarının, Japon kumaş desenlerinin, kimonoların, obilerin (kuşak) renklerinin,  elbiselik kumaşların yapıldığı Nişiçin dolaylarında gezdirir okuru Kawabata. 

Çünkü Kyoto, biraz kimonolarla sokaklarda dolaşmanın, rengarenk obilerle kimonoları tamamlamanın, bu kimonoların ve obilerin dokunduğu küçük dükkanlarda karşımıza çıkan el sanatlarının şehri demektir.

Kuzey Dağı sedirlerinde yolculuğa çıkmak zamanı gelir Kawabata’nın Kyoto’sunda. Cingo ve Kozan Tapınağı’na gitmek zamanıdır. Sedir ağaçlı daldan kadınlar iner, dimdik ağaç gövdelerinin tasviri, Kyoto ırmağının dikleşen dağın kıyısındaki köy evleri okurun gözünde canlanıverir.

Annesi, Çieko’ya Kuzey Dağı sedirlerine gitmeyi neden sevdiğini sorar, Çieko’nun cevabı açık ve nettir: “Sedirlerin hepsi dimdik ve güzel duruyorlar. İnsanların ruhu da dosdoğru olsa diye düşünüyorum.”

Çieko’nun cevabı Kyoto’yu tek bir cümlede özetler, çünkü Kyoto  doğasıyla, ağaçlarının değişen renkleriyle, Kamo nehriyle, bir bahar esintisinde ve sonbahar yağmurunda dalgalanan ağaçlarının yapraklarıyla,  biraz da insan ruhunun güzelleştiği şehir demektir.

Kyoto’da zaman takviminden zaman Gion Şenliği zamanına gelir. Kyoto’nun en büyük festivali olan ve bütün Temmuz ayını farklı aktivitelerle süsleyen Gion Şenliği’ne. Yangına, depreme, sellere, hastalıklara neden olan tanrıları yatıştırma amacıyla başlayan Gion Şenliği, Yasaka Tapınağı’nın şenliğidir.

Çieko kızkardeşini yeniden göreceği o günü anlatırken, Kawabata okuru şenlik hazırlıklarının,  Tanrılar Tahtının, Şinto rahiplerinin, kağıt fenerlerin gece parlayan ışıklarının, ziyaretçilerin diktiği mumların, geçit törenlerinin, tören arabalarının, tören arabalarının içindeki resimlerin arasında dolaştırır. Satır aralarında dolaşmak şenliğin kentin pek çok bölgesine yayılan geçit törenlerinin seslerini duymak gibidir.

Çünkü Kyoto biraz şenlik, biraz Temmuz, biraz Gion, biraz Yasaka Tapınağı demektir. Ve Kyoto’da Gion Şenliği’ni görmek, Japonya’nın en büyük festivallerinden birinin seslerini duymak demektir.

Çieko’nun sırdaşları da Kyotoludur. Daimonji Ateşi’dir mesela onun çocukluğundan beri sırdaşı. 16 Ağustos’ta gerçekleşen  Daimonji Ateşi’nin yakıldığı Daimonji Şenliği dünyadan ayrılmış olan ruhları uğurlamak için dağlarda ateş yakılan şenliktir. Kyoto’nun beş farklı dağında her birinin anlamı olan kanjiler çizilir ve yakılır. 16 Ağustos’ta Kyotoda iseniz, Higashiyama’nın Nyoigatake noktasından, Altın Köşk yakınlarındaki Büyük Kuzey Dağı Okitayama’dan, Batı Kamo’da Miyoken tepesinden, yada Yukarı Saga’da yakılan ateşleri en iyi nerede görebileceğinizi araştırmaya başlarsınız.  Beş dağın hepsinin birden Kyoto’nu en yüksek yerlerinden görüldüğü söylense de, Demachiyanagi deltasından başlayıp, kuzeye doğru yürürseniz Daimonji’yi ve iki ateşi  daha görebilirsiniz. O gün, Kyoto’nun en kalabalık olduğu günlerden olacaktır.

Kyoto’nun beş dağında tüm ihtişamını gösteren bu ateşlerin alev alev yükseldiği dağların aldığı renk ve gökyüzünün o geceki görünümü Çieoka’ya hep sonbahar başlangıcının havasını hissettirir.

Çünkü Kyoto biraz da sonbahar demektir.

Çieko annesi ve babasıyla Nanzenji Tapınağı yakınlarına giderken, Çieko Higashiyama dağları eteklerindeki Shoren-in Tapınağı’nı, kafur ağaçlarını görmek ister. Babasının da, Çieko’nun da kafur ağaçlarını seyrettikleri yıllara dair anıları vardır. Bu anıları konuşarak, üçü birden Shoren-in Tapınağı'nın önünde bir arada büyümüş dört ağaçtan oluşan dev kafur ağacını seyrederler.

Çünkü Kyoto biraz da heybetli ağaçları seyretmek demektir.

Çieoko, kendisine ilgi duyan Hideo’dan kendisine değil de sonradan bulduğu kızkardeşi Naeko için dokumasını istediği obiyi Hideo heyecanla dokur ve Naeko’nun yaşadığı kuzey dağı bölgesine götürür obiyi. Naeko’yu kimonosunu giyerek, obisini kuşanmış şekilde Kyoto’nun en büyük şenliklerinden bir diğeri olan Çığırlar Bayramı’na gitmeye ikna eder.

Kyoto’nun imparatorluk başkentliğine yükselişinin bayramı olan Çığırlar Bayramı’nda tarihi figürler bir geçit töreniyle önünüzden geçer. Geçit imparatorluk sarayından başlar ve önündeki geniş meydan bu geçitin izlenebileceği en güzel yerlerden biridir. Naeko’yla Hideo’nun buluşacağı yer de burasıdır.
Siz 22 Ekim’de Kyoto’da İmparatorluk Sarayı’nın bahçesinde geçit törenini izlerken ve dünyanın ilk romanlarından olan Genji’nin Hikayesi’nin yazarı Murasaki Shikibu’nun fotoğrafını çekip, Heian dönemini yaşarken mesela bir yandan da Hideo ile Naeko’nun buluştuğu yer tam olarak neresi diye etrafınıza bakarsınız. Kyoto’nun bugününü yaşarken, tarihine dalıp, tarihin Kawabata’nın dilinden yansıtılışını ararsınız orda, İmparatorluk Sarayı’nın bahçesinde.

Çünkü Kyoto biraz  da tarih ve  bugün demektir.

Çieko gündelik işlerinin ortasında bahçeye bakar, akçaağaç zamanıdır şimdi, akçaağacın üstündeki yosunlar yemyeşildir, menekşelerin her iki kümesinde de yapraklar hafifçe sararmıştır. Çieko akçaağacın gövdesindeki menekşeleri birbirini yıllardan beri seven bir çiftin yanyanalığına ve  biraraya gelmeyişlerine benzetir.

Çünkü  sonbaharda Kyoto biraz da akçaağaç demektir ve biraz da akçaağaçların dilinden dünyayla konuşmak demektir.

Kış başlar, Çieko ikiz kardeşi Naeko’yu kendi evlerine gelmeye ikna etmiştir. Kızkardeşler o soğuk gecede birbirlerine sarılırlar. Ancak üşümezler, çünkü Naeko’nun dediği gibi parlak karlar lapa lapa yağmış ve sonra kesilmiştir. Yeniden başlayana kadar her yer pırıl pırıl bir beyazlık içindedir.

Çünkü Kyoto biraz soğuk, biraz da sıcak demektir. Çünkü Kyoto biraz da mevsimlerin  böylesine sert ve böylesine güzel yaşandığı ve mevsimlere böylesine önem verilen bir şehir demektir.

Kawabata’nın Kyoto’sunda Çieko’nun yapamadıklarının da panoraması verilir. Çığırlar Bayramı’nın aynı günün akşamı gerçekleşen ve Kyoto’nun en görülesi festivallerinden olan Kurama Tapınağı’nın Ateş Bayramı’na gittiğinizde, Çieko için de gitmiş olursunuz. Meşalelerin tutuşturulduğu, herkesin “Ateş Bayramı başlıyor” diye bağırdığı bu festivalde, sizin seslerinize Çieko’nun sesleri karışır. Çieko’nun o yıl gidemediği Kyoto’nun güneydoğusundaki yeşil çay bölgesi Uji’ye gittiğinizde, Çieko için de çay yapraklarına dokunur, onun için de toplarsınız, sonra bir çay evine oturur, onun için de yeşil çay içersiniz.

Çünkü Kyoto biraz da yaşanmamışlıklara kendi yaşanmışlığınızı katmanızı bekleyen bir şehir demektir.

Kawabata’nın Kyoto’sunda geyşaların, çay evlerinin, sedir ağaçlarının, kiraz çiçeklerinin, akçaağaçların, yeşil çamların, bir rüyada dile gelen Çieko’nun ayaklarıyla oynayan sazanların, bir görünüp bir kaybolan gökkuşaklarının, rengarenk desenli obilerin, festivallerin, bayramların, tapınakların, kuzey dağlarınının, doğu ve batı dağlarının arasında dolaşırken, ilkbahardan kışa  uzanan dört mevsimi tüm canlılığıyla yaşarken Japonya’nın iç sesini duyarsınız. Bu iç sesi ancak edebiyat ve kelimeler sunar.


Çünkü Kyoto biraz da ayak izlerinizi bırakırken, bastığınız yerleri görmenizi isteyen bir şehir demektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadına Yönelik Şiddet, 14 Şubat ve Japonya'da kadın-erkek ilişkileri üzerine

Kenzaburo Oe, Kişisel Bir Sorun

Fuji Gölleri ve Fuji Dağı'na Tırmanış