Oradan da Geçti Kara Leylekler, Nezihe Meriç

27 Eylül 2012 Perşembe
“Buralara alıştım gayri. Köyü istemem. Ben buraları seviyom…”
İsmidal-Gül, Oradan da Geçti Kara Leylekler-Nezihe Meriç
Nezihe Meriç’in 1980'lerde kaleme aldığını belirttiği, daha sonra unutup, 20 yıldan sonra rafların arasından çıkararak yayımlamaya karar verdiği kitap…
Köyden kente göç edip de değişen, dönüşen bir kadının ünlü birine “abla çıkartma kocamı hapisten, ben çok değiştim” demesiyle, Meriç’in aklına düşen  ‘dönüşen kadınlığın’ hikayesi.
İsmidal’ın, sonradan Gül’ün, biraz kocası Hüseyin’in de hikayesi. Kadınların dönüşümü çokça da erkeklerin yerinde saymasıyla görünür kılınmıyor mu? İşte bu görünür kılınmışlığın hikayesi İsmidal’ın hikayesi.
Köyde kimsesizdir, evlenir,  kente yerleşirler kocasıyla. Köyden hemşerilerin olduğu, herkesin genellikle kapıcılık yaptığı büyük şehre gelirler. Eşi Hüseyin de kapıcılık yapmaya başlar, herkesin istekleri için koşmayı öğrenmiştir, başka türlü geçinemeyeceklerini düşünür. İsmidal ilk andan itibaren kapıcı dairesinde yaşamak istemez,  orda uzun süre yaşayamayacağını anlar. Önceleri çekingendir İsmidal, etrafına yabancılıkla bakar, uzak bakar, hiç bir şey kendisine yakın değildir, köyünde değildir, dağ taş görünmez, büyük şehirdedir, herkes yabancıdır, insanlar köyündeki gibi değildir…
Etrafı gözlemleme süreci başka bir boyut alır  İsmidal’ın; İsmidal Gül olur, apartmandaki kadınlar ona bu ismi verirler, Ayla ve Ayça tiyatrocudur, Gül’e destek olurlar, Gül’ün etrafındakiler onun gözlemleme gücüne hayran kalırlar, Gül’ün gelişmesine yardımcı olurlar.. Gül, günden güne dönüşmektedir, artık evlere temizliğe gitmekte, kadınları dinlemekte, etrafında olup bitenler hakkında fikir sahibi olmakta, kent hayatına adım atmaktadır, kent hayatının içindeki insan profillerine baka baka kentli kavramıyla tanışmakta, kentli kadın imgesi yaratmaktadır zihninde. İyi modeller de vardır görsel hazıfasında biriktirdiği, kötü modeller de.. İnsanı ruhuyla saran kişiler de vardır, insanın değerini parayla ölçmeye kalkanlar da. Tüm bu analizler, gel-gitler, insan portreleri Gül’ün zihnindedir ve  Gül kentli kadın portreleriyle köylülükten kentliliğe doğru evrilmekte, haksızlıkların farkına varır hale gelmekte ve kendisi ve eşi için alternatif yaşam planları kurmakta, daha iyiye ulaşmanın özlemini duymaktadır. Eşi Hüseyin, kapıcılık kültüründen uzaklaşmayıp, bunu kendilerine kader olarak kabul etmişken, Gül, bu duruma isyan etmekte, bu hayatın kendileri için kaçınılmaz bir son olmadığının farkına varmaktadır. Durumunu değiştirme gücünü kendinde bulabilmekteyken, eşi Hüseyin’in aklına bir çözüm gelmemekte ve hayatlarını değiştirmeyi akıl edememektedir. Bu arada da Gül iyice köylülükten çıkmış, baş örtüsünden, giydiği her şeye kadar bir dönüşüm yaşamakta ve yaşadığı kentteki insanları gözlemlemeye devam etmektedir. Kapıcı dairesinden çıkıp bir gecekondu sahibi olmayı, arsa almayı, eşinin boyacılık, şoförlük gibi kendi işini yapabileceği bir meslek sahibi olmasını istemektedir ve en çok da bir bebek sahibi olarak, onu büyütebileceği kentli bir ortama kavuşmayı arzulamaktadır.
Meriç’in öyküsü, köyden kente gelen bir kadının müthiş bir gözlem gücüyle kente ayak uyduruşunu, kentin iyisini ve kötüsünü adalet süzgecinden geçirişini ve kentin içinde kaybolmadan direnişinin öyküsüdür.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadına Yönelik Şiddet, 14 Şubat ve Japonya'da kadın-erkek ilişkileri üzerine

Kenzaburo Oe, Kişisel Bir Sorun

Fuji Gölleri ve Fuji Dağı'na Tırmanış