Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Noh Sanatçısı

Kyoto  Karşımda bir Noh sahnesi. Gösterişli kıyafetleriyle bir Noh performans sanatçısı. Rengarenk yelpazesi, beyaz altın yaldızları sarkan bir tacı, tavus kuşunu andıran bir deseni olan kimonosu. Bir ayindeymişsiniz gibi çıkan sesinin incelen ve kalınlaşan perdesi, yeryüzünün ufuk çizgisinde bir noktayı işaret eder gibi emin şekilde yelpazeyi tutuşu, ileri geri adımlarındaki titreşim ve uyumla chantı söyleyen yerde diz çökmüş tempo tutan, trampet çalan altı kişinin aynı tonda çıkan seslerinin ona katılan sesi. Beyaz noh maskesinin ardından seçilmeyen gözleri ve yelpazeyle işaret ettiği ufuk çizgisine büyük bir ciddiyetle bakışı. Yerden yavaşça kalkışı ve kimonosunun sarkan eteklerini sırtına alıp sol ellerinin intizamıyla uyumlu titreyen bir yürüyüşle sahneden çıkışı. O bir Noh performans sanatçısı. 

Evsizin Örgüsündeki Renkler

Evsizin Örgüsündeki Renkler Gerçek miydi diye bakmıştım, sonra gerçek olduğunu anlamıştım. Kamogawa’nın kıyısında renklere karışmış bir evsizdi gördüğüm. Rengarenkti, bordo ve mor hakimdi renklerine. Beresi mor, eldivenleri bordoydu. Yanında eski bir bisikleti, uzaklara ya da yakınlara taşımak üzere yerleştirdiği evi vardı; bisikletin üstünde bir yığın halini alan eşyalardan oluşan. Üzerinde bir battaniye seriliydi, eşyalarını göremiyordum. Hoş, eşyalarına değil, yalnızca örgülerine bakıyordum ben. Şişleri eline almış, örgü örüyordu. Elleri hızla renklerin arasında gidip geliyor ve ördükçe örüyordu, bir ilmek daha sonra bir ilmek daha. Nasıl bu kadar hızlı ördüğünü, kaç zamandır örgü ördüğünü, bütün bu örgüleri neden ördüğünü, bunları ne yapacağını düşünürken, karşısında dikilip kaldığımı hiç farketmemiştim. Oysaki yanımdan insanlar geçiyordu, ara ara ona baktığım noktanın içine başka vücutlar karışıyor ama o asla  benim görüş alanımdan çıkmıyordu. Gözlerimin onda kilitle

Fazıl Say'ın Ardından

Osaka, Japonya, 26 Kasım 2016 Müziğin,  içinizdeki en iç damarları canlandıran hakiki bir müziğin kendinden geçmek demek olduğunu, piyanodan yükselen seslerin bir bedende resimleşebileceğini, ve sizin o müziği dinlerken ayn zamanda müziğin çizdiği bir başka sanat eserine dönüşen o resme bakacağınızı, dünyanın en büyülü resminin içinden çıkan seslerin sesin sahibine, orkestra şefine, orkestra ekibine, izleyenlere  bir coşku halesi olarak yansıyacağını, bu coşkunun ellerden, parmaklardan, tırnaklardan, ayaklardan dünyaya yayılacağını, bedenin tüm bileşenlerinden yayılan enerjinin ayrı ayrı her noktasında görünür hale geldiğini, bir piyanonun içinde apayrı bir dünya yaratıldığını ve o dünyanın içinde hipnotize etme yeteneği saklı olduğunu ve bu hipnozun etkisinde kalanları kendisine aşık ettiğini, dünyadaki herkesin sınırsız bir sürede tek bir sese kilitlenebileceğini, orkestra şefinin sihirli değneğinin alacağı rotanın piyano, beden ve parmaklar arasındaki bir düzlemden yansıyan a

Tapınak Gölgeleri (Derler ki Tapınaklar-2)

Tapınak Günceleri 09.11.16 Manpuku-ji Tapınağı, Obaku, Kyoto Derler ki Tapınaklar insan eliyle yapılmamış. Çatısı, taşları, sütunları ve çimenleri, kapıları ve tahtaları, heykelleri ve yazıları, hatta ve hatta arkasında ve önünde ve yanında uzanan bodur ağaçları bir gün yeryüzüne konmuş  ve bunu yapanların hangi dünyaya ait olduğu o günden bu yana bilinmiyormuş. Derler ki yolunuzun üstüne çıkan bu tapınak gölgelerinin zihninizdeki tüm gölgelerin yerine geçmesi bundanmış. İnsan yokmuş, insan varmış.

Tapınak ve Ayak İzi (Derler ki Tapınaklar-1)

Resim
Tapınak Günceleri Saymadım kaç tapınak geçtim ve saymadım kaçında kaç kere aynı şeyi hissettim. O son tapınakta, yine yeniden ayak izlerimi bırakırken, hep böyle hissedeceğim düşüncesi tapınak çatısından üstüme doğru gelmeye başladı ve bu düşünce ayak izlerimin arasına yerleşiverdi. Şimdi ne zaman adım atsam bir tapınağa, aynı ayak izinin taşıdığı o aynı düşünceyle dolaşıyorum. Farklılaşan tapınaklarda, farklılaşan insanların arasında ben aynı ayak izlerinin arasındaki o seslerin aldığı, hiç değişmeyen o hale bakıp duruyorum. Etrafımdan insanlar geçiyor, bir kaç gülümseme. Tapınak çevresinde bırakılan ayak izleri. Başkalarının yollarının arasından geçiyorum. Öyleyken bile bir yol oluşuyor ayaklarımın çevresinde.  Bana ait bir yol. Hiç kimsenin geçmediği bu yoldan daha önce geçmediğime neredeyse eminim. Yine de bırakılan hep aynı ayak izi. Ayak izinden yükselen o ses hep aynı ses.   Geçtiğim sayısız tapınaklar, belki bir Dejavu oyunu oynuyor bana, kendi gölgelerini hafıza

Nehir ve Bisiklet - içiçe akışlar dizisi 2-

Resim
Kyoto Nehir ve Bisiklet - içiçe akışlar dizisi 2- B ir  nehir akıp gider ve bir bisiklet nehir kenarında nefes alır.  Bisikletler özgür olmasına özgürdürler ama özgürlükleri ele geçiren kentler, bisikletlerin nefeslerini de çat diye kesiverirler. Nefessiz kalan bu bisikletler can çekişir. Bir bisikletin bir nehir akıntısında kendine gelmesi bundandır. Artık can çekişme değil, salt bir yeniden doğuş vardır. Can çekişen ne varsa, onların yeniden doğuşunu sağlayan bu kent, bir bisikleti de yeniden doğurmuştur. Nehir ve bisikleti her gün ve her saat içiçe geçiren şeydir bisikletin yeniden doğuşu. Yaşam mütemadiyen nehirde akmaktadır. Nehir bisiklette. Bisiklet gözlerini bir su sesinin içinde açar. Çünkü su aşkla çağıldar. Nehirden ördekler akar.  Uzun bir yola çıkan, nehrin içine yerleşmiş üç ördek başlarını çıkarıp aralıksız nehre bakarlar. Nehre bir bakış biçimi vardır ve nehir canlılarının bu bakış biçimini ıskalamaları neredeyse imkansızdır. Bu bakış biçimin

Nehir ve Bisiklet - içiçe akışlar dizisi 1-

Resim
15 Ekim 2016 Kyoto Yeryüzünün içi ve dışı nasıl tanımlanır bilmem. Gecenin ışıkları, gündüzün soğuğu, gecenin güne doğuşu, kalabalığın hırıltısı, otobüslerin kornası, çivisi çıkan dünyanın çivisi ya da kötülüğün silsilesi, depremin yok ediciliği ya da iç sarsıntıların insanı yıkma gücü, aşıkların birbirini sevişi, elmaların ağaçtan düşüşü, ayakkabıların bağlanışı, sigaranın külünün yerçekimine meydan okuyuşu, ya da çakmağa uzanan bir yabancının ellerinin titreyişi, karanlıkta gözleri parlayan bir adamın sigarasının ışığında kısalan gölgesiyle mesafesi, koşucuların terleyişi ya da aşkların bitişi, dünyanın dönüş yörüngesi ya da insanın bu yörünge etrafında dönüşü nasıl tanımlanır bilmem. Ben sadece tersine dönen dünyayı bilirim. Bir kentin dünyayı  yörüngesinde tersine döndürme gücü olduğunu bilirim. Kente aşık olmam bundandır. Dünyanın bu kent karşısındaki çaresizliğini gösterendir dünyanın kentin etrafında döndüğünü bilmek. Bilinen ne varsa yok eder ve yerine

Haruki Murakami, Sputnik Sevgilim Üzerine

Resim
Yol arkadaşı sevgililer, aşklarda yalnızlıklar: “Sputnik Sevgilim” | Işıl Bayraktar Sputnik Sevgilim , Haruki Murakami’nin Ali Volkan Erdemir tarafından Türkçe’ye çevrilen ve Doğan Kitap tarafından yayınlanan son kitabı. Japonya’dan başlayan bir yolculuğun, Yunan adalarına uzanışının, yollarda kayboluşların, kuralsız aşkların, yol arkadaşlıklarının ve birbirine çıkan yolların, yollarda yalnız kalışların ve aslında yolları hep yalnızlığa çıkan iç içe aşkların romanı. Edebiyata tutkuyla bağlı, yazarlık düşleriyle yanıp kavrulan, üniversiteye devam etmenin zamanı boşa harcamak olacağını düşündüğü için üniversiteden ayrılan, romanın anlatıcısının aşık olduğu kadın Sumire’dir okurun hikayesini takip ettiği.  Ancak bir yandan da Sumire’nin hikayesini anlatırken kendi hayatının ipuçlarını veren anlatıcının hikayesi vardır. Sumire’nin arkadaşı anlatıcıyla, anlatıcının aşkı Sumire’nin hikayesine, Sumire’nin aşkı Japonya’da büyümüş,  Koreli, Japoncadan başka Fransızca ve İngilizceyi

15 Temmuz'da Ankara'da Olamamanın Düşündürdükleri

Resim
15 Temmuz'da Ankara'da Olamamanın Düşündürdükleri: Masal Kentten Gitme Zamanı Şimdi  10 yılımı geçirdiğim kentim, Ankara. Kyoto’ya gelmeden önceki zamanlarımın kenti. Kentlerle ne zaman bir bağ oluşturduğunuzu asla bilemiyormuşsunuz meğer, bunu anlamak için ülke dışına çıkmanız gerekiyormuş. Ancak çıkınca anlıyormuşsunuz ki ülke dışına çıkmak mesele değilmiş, çünkü ülkenizi sırtınızda, ruhunuzda, içinizde, gülümsemenizde ve hüznünüzde taşıyormuşsunuz. Japonya’nın eski başkenti Kyoto, bir masal kent. Bir düş kent.  Festivallerin, ışıkların, nehirlerin, sessizliklerin, Şinto törenlerinin kenti. Barışın ve huzurun kenti. Her gün yeni bir masalın yaşandığı bir masal kent. Gion Festivali zamanı yaşanıyor şimdi Temmuz ayında. Gion’dan aşağıya Shijo Kawaramachi’ye doğru yürüyorum. Sokaklar neşeli ışıklar, lanternler ve neşeli insanlarla dolu. Tam bir şenlik, tam bir festival havası. Kyoto’yu bu kadar kalabalık görmemişim iki senedir.  En yakın arkadaşım Seren’e festival fot

Yazmanın Zamansızlığı Üzerine

10.07.2016 Yazmanın Zamansızlığı Üzerine* Yazarlar ne zaman yazarlar sorusunu kendime sorarım zaman zaman. Hem kendi yazın sürecimi incelerken, hem de yazma sürecinin inşasının yazarların hayatlarında kendine özgü hikayeler barındırdığını ve bunun yazma sürecinin temel taşlarndan biri olduğunu düşündüğüm için. Yazarın asıl işi midir yazma eylemi?  Asıl iş denilen şeyle yazma arasında nasıl bir ilişki vardır? Yazarlık bir meslek halini alabilir mi? Alırsa ne zaman alır? Yoksa yazarlar yazabilmek için hep dış dünyada kendilerine iş bulabilmek ve kendilerine yazma alanları yaratmak zorunda mıdırlar? Yazmak çok boyutlu bir eylem olsa da, yazma sürecinde yer alanları, tam zamanlı olarak yazanlar ve de dış dünyadaki fiziksel varlıklarını sürdürebilmek için, ilgilendikleri için ya da sadece başka bir şey daha yapmayı sevdikleri için başka bir dünyası daha olanlar ve bu dünyadan kalan zamanlarda yazanlar olarak ikiye ayırabilir miyiz? Harper Lee ve  Umberto Eco aynı tari

Türk Gezi Edebiyatı'nda Bir İlk:Unutulmaz Gezi Anıları

Resim
Değerli gezgin yazarlar Orhan Kural ve Timur Özkan'ın editörlüğünde, 88 gezi yazarının katkısıyla yayımlanan, içinde benim de Japonya'dan bir gezi anımla yer aldığım "Unutulmaz Gezi Anıları" kitabına bir de tanıtım yazısı yazdım. Ekteki yazımdan kitabımızın içeriğine detaylı şekilde ulaşılabilir. *24 Mayıs 2016, Edebiyat Haber.  http://www.edebiyathaber.net/turk-gezi-edebiyatinda-bir-ilk-unutulmaz-gezi-anilari-isil-bayraktar/ Türk Gezi Edebiyatı'nda Bir İlk: Unutulmaz Gezi Anıları:  Bu ay Türk Gezi Edebiyatı tarihinde bir ilk kitap raflarda yerini aldı. Editörlüğünü deneyimli gezginler  Orhan Kural  ve  Timur Özkan ’ın yaptığı  Unutulmaz Gezi Anıları , Türkiye Gezginler Kulübü Derneği tarafından yayına hazırlandı ve  Beril Yayınları  tarafından basıldı. 88 gezgin yazarın, 101 gezi anısından oluşan kitapta, dünyanın pek çok bölgesinden gezi anıları yer alıyor. A.Rüştü Hatipoğlu’yla Everest Ana Kamp dönüşü yaşadığı elim olaya tanıklık edecek, Abidin

Japonya'da Deprem Bölgesi Kumamoto'dan Notlar

Resim
Japonya, Kumamato Depreminden Sonra Bölgede Gönüllülük  Başlarken... Kumamoto’dan geçen haftalarda döndüm. 14 Nisan’da Japonya’nın güneyinde bulunan Kyushu adasındaki Kumamoto’da 6.2 şiddetindeki depremle başlayan ve sonra 16 Nisan 2016’da 7.00 şiddetindeki depremle devam eden depremler serisinin sonrasının Kumamato’sunda bu tarihten bu yana artçı çoklar da hep devam etti. Depremde en az 50 kişi yaşamını yitirdi, 1100 kişi de yaralandı. 44000 kişiden fazlası da evlerinden çıkartıldı güvenlik için. Deprem olduktan sonra pek çok arkadaşımdan “iyi misin?” mesajları aldım, fiziksel olarak iyi olmasına iyiydim de, şu anda yaşadığım ülkenin bir yerinde insanlar ölürken “iyiyim” demek içimden gelmiyordu. Üyesi olduğum bir grupta, Kumamoto depreminin ardından gönüllü faaliyetler yapan iki sivil toplum örgütünün Kansai bölgesinden yabancı gönüllüler aradığını görünce, sanırım sadece beş dakika düşündüm ve  gitmek istediğimi yazdım. Nitekim günlerce süren yazışmalar sonrasında,