Bir Kabuki Seyrinden Notlar
Ankara
Tiyatroları’na Selam Yazısı
17 Ocak,
2017, Kyoto
Kyoto’nun büyülü sokağı Ponto-cho’nun orta
yerindeki Ponto-cho Kaburenjo
Tiyatrosu’nda bir gün. Zenshinza’nın Kabuki’sini izleyeceğiz.
Mamiko’yla gideceğim. Mamiko önceden söylemiş;
“şık bir şeyler giymek gerekli; ben kimono giyeceğim!” "Peki," diyorum, onu kimonoyla
görme düşüncesi sevimli geliyor. “Ben de düz bir şeyler uydurmaya çalışırım!” Bu sohbetten sonra dolabıma bakıyorum; eh, uygun bir şeyler
sanırım ki var.
Ben bisikletimi park etmek için Kiyamachi
Dori’den hızla geçerken, bir mesaj geliyor, “gördüm seni!” Kaburenjo
Tiyatrosu’nun önünde beni bekliyor.
Pembeli, yeşilli kimonosunun, beline bağladığı
sarılı kuşağı obisinin içinde nasıl da güzel, elindeki minik kırmızı çantayla
kimonosunu tamamlamış. Saçlarını da arkasından toplamış. Uzun yıllar
Avustralya’da ve Almanya’da yaşayan ve kendisini çok da Japon kültürüne hakim
hissetmediğini söyleyen Japon arkadaşım Mamiko, şimdi tam bir Japon kadını
olmuş ve kimonosuyla karşımda duruyor, üstelik o da ilk defa Kabuki izleyecek.
Biletimizi gösterip içeri girdiğimizde
koltuğumuzun ikinci katta olduğunu öğreniyoruz. Kırmızı koltukların ve kuş
motifli kırmızı fenerlerin arasında içeri giren kalabalığa bakıyoruz.
Perdeler açılıyor, oyun başlıyor. Sahnede kar
var. Kyoto’nun karı sahneye düşmüş.
Uzun tahta ayakkabıları, kırmızı çorapları,
yeşil parlak elbisesi ve elinde kılıcıyla o görünüyor, dans ede ede sahnenin
ortasına geliyor. Sahneye giren ilk
sanatçı.
Genç bir kadın kucağında bir bebekle sahnede
görünüyor daha sonra ve danslar ve konuşmalar ve tartışmalar içiçe geçerken,
sahneye mi, konuşmalara mı yoksa kıyafetlerinin desenlerine ve renklerine mi,
ya da oyuncuların makyajlarına mı bakmalı, insan şaşırıyor.
Üç perdelik iki bölümden oluşan kabuki
tiyatrosunun ilk bölümünde bir kadının belki kademe atlamak için belki de
mecbur olduğunu düşündüğü için, kucağındaki bebeğin bir soyludan olduğuna dair
söylediklerini dinliyoruz, sonra bunun yalan olduğu ortaya çıkıyor. Sahnedeki
diğer kişi söylüyor bunu ve kadını cezalandırmadan geri gönderiyorlar. Ama
kadın ortadan kayboluyor.
Bu kadının ve ailesinin kavgalı olduğu diğer
aileyle çatışmasını izliyoruz diğer sahnede. Kurama Dağı’nın eteklerinde
geçiyor. Kırmızı peleriniyle, bembeyaz aşağı inen saçları ve Tengu maskesiyle
Kurama Dağı’nın içinden Osho-san, yani tapınağın ana rahibi görünüyor. Ekibine
bir kitap uzatıyor ve bu kitapta savaşma yöntemleri anlatılıyor. Sahneye momijiler
inerken ve kırmızılı beyazlı, morlu şalvarıyla zıplayan diğer gruptan biri ve yeşil
kimonolu diğeri savaşırken sahne donuyor. Biz donmuş sahnedeki ağaçların
önündeki kavgayı izliyoruz.
Diğer perdelerde kadının ailesine uzanıyoruz.
Yoksulluk içindeki ailede kimonolu bir anne ve eski kıyafetleriyle dans ve
performansını izlediğimiz bir baba görünüyor. Aralarında kayıp kızları hakkında
konuşuyorlar. Sahneye giren bir başka kimonolu adam kızlarını bir genelevde
gördüğünü söylüyor. Dışarı çıkacak kıyafeti olmayan baba, annenin kimonusunu
ödünç alıyor ve kızını aramak üzere yollara düşüyor.
Diğer sahnede okami-sanların yani genelevin
sorumluluğundaki kadınların babayla konuşmalarını izliyoruz. Baba borçlarından
söz ediyor. Yoksulluklarından bahsediyor ama kızını geri almak istediğini de
ekliyor. Okami-sanlardan biri babaya borç vereceğini ve kızını müşterilere
çıkarmayacağını, yanında asistan olarak tutacağını ama iki sene sonunda borç
verdiği bu parayı getirmezse kızını yeniden müşterilere çıkaracağını söylüyor.
Baba para ellerinde dönüşe geçerken, sahnede
görünen köprüde intihar etmeye çalışan birini görüyor. Bir ağacın arkasında onu
izliyor ve tam intihar edeceği sırada onu kurtarıyor. Sonra genç adam yeniden
deniyor, yeniden kurtarıyor. Genç adamla konuşmaya başlıyor, hikayesini
dinliyor. Genç adama ustası tarafından verilen paranın çalındığını, ustasının
yüzüne bakamayacağını, bu yüzden intihar etmek istediğini söylüyor.
Baba, hikayesini anlatıyor. Kızından
bahsediyor ve okami-sanın kendisine borç
verdiği miktarla genç adamdan çalınan miktarın aynı olmasına bir yandan
seviniyor. Genç adama parayı uzatmak istiyor. Adam almıyor. Yeniden köprüye
uzanıyor ve baba bu kez parayı oraya bırakarak kaçıyor ve ona şunları söylüyor:
“para bir hayatı sona erdirecek bir neden oluşturacak kadar önemli bir şey
değil.” Ve gidiyor.
Genç adam ağlayarak ellerindeki paraya
bakıyor.
Eve döndüğünde babanın kararını hararetle
tartışan annenin görüntüsü, genç adamın ustasıyla birlikte yeniden göründüğü,
genç kadını genelevden kurtarmak adına ustasının ona yardım ettiği görüntüye
karışıyor ve ustası sesleniyor genç adama: “senin bir ailen yoktu, şimdi aile
olma zamanı o halde.”
Ve genelevden kurtardıkları genç kadınla,
kadının babasının köprüde atlamaktan kurtardığı genç adamı evlendirmeye karar
veriyorlar.
Oyun bitiyor.
Klasik Japon drama tiyatrosu olan Kabuki, dans
ve şarkı performansının birleşimi. Oyuncuların kabukiye özel yaptığı
makyajlarıyla da biliniyor. Diğer Japon tiyatrolarına göre daha etkileşimli olmayı
da amaçlıyor ve oyun sonunda geleneksel Japon tatlısı mochinin seyircilere
atılışı da seyirci-oyuncular-oyun arasındaki bu etkileşime bir örnek olarak aktarılıyor bize sahne
sonunda konuştuğumuz Kaburenjo Tiyatrosu’nun güleryüzlü görevlisi tarafından.
Hoşçakal diyoruz ona ve Ponto-cho’ya.
Yorumlar
Yorum Gönder